TMMOB
Gıda Mühendisleri Odası

DÜNYA GIDA GÜNÜ GIDA GÜVENLİĞİ VE GIDA MÜHENDİSİ İSTİHDAMI KONUSUNDA TBMM`DE BASIN AÇIKLAMASI GERÇEKLEŞTİRDİK

DÜNYA GIDA GÜNÜ GIDA GÜVENLİĞİ VE GIDA MÜHENDİSİ İSTİHDAMI KONUSUNDA TBMM`DE BASIN AÇIKLAMASI GERÇEKLEŞTİRDİK
MERKEZ
Yayına Giriş: 16.10.2019 Son Güncelleme: 16.10.2019

 
CHP İzmir Milletvekili Sayın Bedri SERTER, Yönetim Kurulu Başkanımız Kemal Zeki TAYDAŞ ile birlikte, Yönetim Kurulu Üyelerimiz Tufan GÜNDÜZALP, Yaşar ÜZÜMCÜ, Sezgin ÇALIŞKAN, Onur Kurulu Üyemiz Atakan GÜNAY ve TMMOB Çalışma Grubu Üyesi Kadir DAĞHAN‘ın da katılımıyla 16 Ekim 2019 tarihinde TBMM‘de "Gıda Güvenliği ve Gıda Mühendisi İstihdamı" konusunda bir basın açıklaması yaptı.

Basın açıklaması videosunu izlemek için tıklayınız.

 


Basın Açıklaması

Dünya Gıda Günü, Gıda Güvenliği ve Gıda Mühendisleri

16.10.2019 

 

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), 1945`te kurulduğu tarih olan 16 Ekim`i her yıl Dünya Gıda Günü olarak kutlamaktadır. Takip eden yıllarda değişik temalarla kutlamaya devam etmiştir. 16 Ekim Dünya Gıda Gününde yapılan etkinliklerde, açlığın önüne geçilmesi, herkes için yeterli ve güvenilir gıdaya erişimin sağlanmasıyla ilgili yapılan çalışmalara dikkat çekilmesi amaçlanmakta ve muhtemel çözüm yolları gündeme getirilmektedir.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) bu yılki Dünya Gıda Günü ana temasını "Eylemlerimiz geleceğimizdir. Sağlıklı beslenme ile açlığa son verilmiş bir dünya", "Sağlıklı ve Sürdürülebilir Beslenmeyi Herkes İçin Ulaşılabilir Kılmak" olarak belirlemiştir. Sağlıksız beslenme ve hareketsiz yaşam tarzının bir araya gelmesiyle obezite oranları sadece gelişmiş ülkelerde değil, açlığın ve obezitenin genellikle bir arada bulunduğu düşük gelirli ülkelerde de artmıştır. Dünya nüfusunun çoğunluğu obezitenin açlıktan daha fazla ölüme sebep olduğu ülkelerde yaşamaktadır. Dünya`da 821.6 milyon insan açlık çekerken, 670 milyondan fazla yetişkin, 120 milyon erkek ve kız çocuğu (5-19 yaş arası) obez, 40 milyonu aşkın çocuk ise fazla kiloludur.

Gıda insan hayatı için vazgeçilmez bir ihtiyaç, gıdaya ulaşım ise bir insanlık hakkıdır. Yaşadığımız çağda küresel bir silaha dönüşen su, gıda ve enerji bizim gibi ülkeler üzerinde en önemli hegemonya aracı haline getirilmeye çalışılmaktadır. Tüketicinin gıdaya erişimi giderek zorlaşırken, sektördeki özelleştirme girişimleri, taşeronlaşma, gıda güvenliğini tehdit eden uygulamalar ve ilgili meslek örgütleri, kurum ve kuruluşların görüşü alınmadan yapılan hukuki düzenlemeler, yaşanan sıkıntıları daha da artırmaktadır. Dünyada herkese yetecek kadar tarımsal üretim ve gıda maddesi varken bu açlığın 21. Yüzyılda yaşandığı unutulmamalıdır. Aslında, dünyada yaşanan açlık ve yetersiz beslenmenin nedeni üretim yetersizliği değil, adil olmayan ürün ve gelir dağılımıdır. Yaşamın sürdürülmesi için mutlak gerekli olan gıda üretimi bugünün dünyasında yalnızca belirli ellerde toplanmaya ve tüm dünyaya bu yaklaşım egemen kılınmaya çalışılmaktadır.

Son yıllarda yaşanan küreselleşme ve kentleşme ile birlikte beslenme ve yeme alışkanlarında değişiklikler meydana gelmiştir. Tüketici, mevsimsel, bitkisel ve lif yönünden zengin yiyeceklerden uzaklaşarak, ağırlıklı olarak şeker, yağ, tuz, et ve diğer hayvansal ürünlerden oluşan yüksek kalorili yiyeceklerle beslenmeye başlamıştır. Evde yemek hazırlamakla geçirilen süre azalırken, özellikle şehirde yaşayan tüketiciler, alışveriş merkezi, süpermarket, fast food satış noktaları ve paket servis restoranlarına yönelmiştir. Besleyici gıdaların sürdürülebilir, uygun fiyatlı ve erişilebilir olması için kamu kurumları ile ilgili tüm kurum ve kuruluşlar işbirliği yapmalı beslenmeye duyarlı politikalar oluşturmalıdır.

İnsanların sağlıklı ve güvenli gıda maddelerine erişiminin sağlanabilmesi için yerli üreticiyi destekleyen, üretim kalitesini artıran tarım ve gıda politikaları yaşama geçirilmelidir. Gıda hilelerine ve kalitesiz üretime karşı önlemler artırılmalıdır. Kaliteli gıda maddelerinin üretimi için hammaddenin kalitesinin artırılması olmazsa olmaz koşuldur. Bunun için ülkemize özgü yerel tarım ürünleri ve bunlardan elde edilen gıda maddelerinin korunmasına yönelik çalışmalar yoğunlaştırılmalı, dışa bağımlılık azaltılmalı, yerel ürünlerimiz dünyada tanınır hale getirilmelidir. Ülkemizdeki tarımsal potansiyelin yaşama geçirilmesi için gerçekçi çözümler üretilmelidir. Sağlıklı nesiller yetiştirilmesinin ön koşulu olan, ülkemizde yaşanan hayvansal protein açığının kapatılmasına yönelik kaynaklar desteklenmelidir.

Yeterli ve güvenli gıdaya ulaşabilmek için tarımsal üretimin sübvanse edilmesi, aile, genç ve kadın çiftçiliğinin özendirilerek desteklenmesi, insanların üretim süreçlerinde tutulması sağlanmalıdır. Mono kültüre dayalı endüstriyel tarımsal üretimle değil biyo çeşitliliği önceleyen tarımsal faaliyetlerden elde edilmiş gıda maddelerinin üretilmesiyle gıda egemenliğinin sağlanacağı unutulmamalıdır.

Ülkemizde güvenli gıda temini ve gıda sektörünün büyüyerek dünya piyasalarında önemli bir yer edinilebilmesi için başta gıda üretimi olmak üzere, "çiftlikten sofraya" gıda kontrol ve denetiminde yeterli sayıda Gıda Mühendisinin istihdam edilmesi son derece işlevsel ve önemlidir. Gıda güvenliği ile ilgili yaşanacak bir yetersizliğin sektörde haksız rekabete ve halk sağlığı sorunlarına yol açacağı bilinmelidir.

Bununla birlikte Gıda Mühendislerinin en temel ve öncelik arz eden üç sorun alanını kabaca şöyle sıralayabiliriz; kamuda istihdam azlığı, yapılan yasal düzenlemelerle özel sektörde istihdam alanlarının daraltılması ve üniversitelerde Gıda Mühendisliği Bölümlerinin sürekli artmasına bağlı olarak ortaya çıkan mezun sayısındaki artış.

Kamuda istihdam konusu, gıda üretim süreçleri dâhil olmak üzere gıda kontrol ve denetim hizmetlerinde, gıdanın konu olduğu tüm kamu kurum ve kuruluşlarıyla yerel yönetimlerde yeterli sayıda gıda mühendisi ve ihtiyaç duyulan ilgili tüm meslekleri hakkaniyetle kapsayacak şekilde planlanmalıdır. Başta Tarım ve Orman Bakanlığı olmak üzere sayıca son derece yetersiz olan gıda mühendislerinin bakanlıkta yeterli sayıda istihdamı sağlanmalıdır. İstihdam politikaları katılımcı bir anlayışla oluşturulmalı, konu ile ilgili meslek kuruluşlarının sürece katkıda bulunması sağlanmalıdır.

Tarım ve Orman Bakanlığı‘nda gıda denetçi sayısı, özellikle Gıda Mühendisi sayısı son derece azdır ve bakanlık ilgili mesleklerin istihdamı konusunda dengeli bir politika izlememektedir. Koruyucu sağlık hizmetleri ve gıda güvenliği sağlanması sürecinin önemli bir öğesi olan Gıda Mühendislerinin bakanlıkta yeterli düzeyde istihdam edilmemesi, gıda denetimlerinde aksaklığa, dolayısıyla halk sağlığının olumsuz etkilenmesine yol açmaktadır. Bakanlık, tarladan sofraya güvenli gıda üretimi ve denetimi sürecinde ihtiyaca uygun teknik personel istihdamı sağlamamakta, dolayısıyla yeterli denetim yapamamaktadır. Gıda denetim ve kontrol hizmetinin anayasa gereği kamusal bir görev olduğu unutulmamalıdır. Gıda denetim hizmetlerinin etkin biçimde yapılabilmesi için, bakanlığın Gıda Mühendisi istihdamını ivedilikle artırması ve Bakanlık üst düzey yönetim kadrolarında da Gıda Mühendislerine yer vermesi gerekmektedir.

Yapılan yasal düzenlemelerle özel sektörde istihdam alanlarının daraltılmasına yönelik olarak, gıdayla ilgili günümüz mevzuatı ile 30 BG ve 10 çalışan altındaki tüm gıda işletmelerinde "Sorumluluk gıda işletmecisindedir" yaklaşımıyla üretim kendi başına bırakılmıştır. Küçük işletmelerin istihdam yükünü hafifletmek ve uzun vadede ortadan kaldırmak üzere Gıda Mühendisleri Odası tarafından Tarım ve Orman Bakanlığı`na iletilen"Yetkilendirilmiş Gıda Danışmanlığı Sistemi Projesi" ile ilgili Bakanlıktan 7 yıldır olumlu veya olumsuz bir geri dönüş alınamamıştır.

Bu projeyle özellikle küçük işletmelerde personelin istihdam yükünün hafifletilerek ücretlerinin kamudan bütçelendirilmesi öngörülmekte, mevzuata uygun üretim yapılmasına ve gıda güvenliğini sağlayarak riskleri önlemede görev alan istihdamı zorunlu personelin küçük işletme niteliğindeki gıda işletmelerinde çalıştırılmasının güvence altına alınması hedeflenmektedir. Teknik personel kontrolü altında olmayan üretim yapılmasına göz yummak insan sağlığıyla oynamaktır.

Mezun sayısındaki artışla ilgili olarak, tüm mesleklerde az veya çok olduğu gibi gıda mühendislerinin eğitim politikaları ve programları ile ilgili sorunlar mevcuttur. Neredeyse her ilde üniversiteler açılmakta, buna paralel olarak gıda mühendisliği bölümleri ve kontenjanları gün geçtikçe artmaktadır. Üstelik bu üniversitelerin bir çoğunda gerekli alt yapı (laboratuar, alet-ekipman), gerekli fiziki koşullar (derslikler, yurtlar, yemekhaneler vb) olmadığı gibi, yeterli sayıda ve nitelikte öğretim üyesi kadrosu da bulunmamaktadır. Her yıl artan bölüm sayısı, Gıda Mühendisliği eğitimi kalitesini olumsuz yönde etkilemekte, işsiz Gıda Mühendisi sayısının artmasına yol açmakta ve iş bulmadaki rekabet nedeniyle alınan ücretlerin düşmesine neden olmaktadır. Üniversitelerin yeni bölümleri açılmadan ve kontenjanlar arttırılmadan önce başta diğer üniversiteler ve mesleğin gerçek sahibi kamusal nitelikli meslek odaları olmak üzere ilgili tüm kurumların görüşleri alınmalıdır.

Gıda sektöründe görev yapan meslek mensuplarının görevlerini gereği gibi yapmaları için çalışma koşullarının takibi ve mesleki denetimin sağlanması son derece önemlidir. Gıda güvenliğinin sağlanması için görev yapan meslek mensuplarının hak ettikleri ücretleri almaları sağlanmalı, sosyal güvencelerinin takibi ve mesleki denetimleri yapılmalıdır. Meslektaşlarını belgelendiren, haklarını takip eden ve denetleyen Meslek Odalarının bir takım yasal düzenlemelerle kamusal sorumluluklarını yerine getirmeleri engellenmemelidir.

Basın ve kamuoyuna saygıyla duyurulur.

TMMOB Gıda Mühendisleri Odası

Yönetim Kurulu 

 

Okunma Sayısı: 623