TARIM VE DOĞA SERMAYEYE PEŞKEŞ ÇEKİLMEYECEK KADAR DEĞERLİDİR. BU YASA DERHAL GERİ ÇEKİLMELİDİR! BASIN AÇIKLAMASI

TARIM VE DOĞA SERMAYEYE PEŞKEŞ ÇEKİLMEYECEK KADAR DEĞERLİDİR.
BU YASA DERHAL GERİ ÇEKİLMELİDİR!
20 Haziran 2025, Ankara
13 Haziran 2025 tarihinde TBMM’ye sunulan ve 19 Haziran 2025 tarihinde Sanayi Komisyonu’ndan jet hızıyla geçirilen “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”ni büyük bir kaygıyla izlemekteyiz. “Süper izin yasası” olarak anılan bu teklif, tarım arazilerini, meraları, zeytinlikleri ve ormanları sermayenin talanına açarak Türkiye’nin doğal ve tarımsal zenginliklerini yok saymaktadır. Bu yasa, yalnızca bir torba yasa değil, doğayı, tarımı, gıda güvenliğini, gıda güvencesini, halk sağlığını ve mesleki deneyimi hiçe sayan bir talan ve gasp düzenlemesidir.
Tarım arazileri, meralar, zeytinlikler ve ormanlar, Türkiye’nin sermayeye peşkeş çekilmeyecek kadar değerli varlıklarıdır. Bu alanlar, gıda güvenliğinin ve güvencesinin temeli, biyoçeşitliliğin koruyucusu, iklim dengesinin sağlayıcısı ve kırsal yaşamın dayanağıdır. Madencilik gibi kısa vadeli rant projelerine kurban edilmeleri, geri dönüşü olmayan çevresel ve toplumsal yıkımlara yol açacaktır. Bu değerler, halkın ortak mirasıdır ve gelecek nesillerin yaşam hakkı için korunmalıdır.
Söz konusu yasa teklifi, Maden Kanunu, Zeytincilik Kanunu, Mera Kanunu, Orman ve Çevre yasaları gibi kritik düzenlemeleri etkisiz hale getirerek, tarım arazileri, meralar, ormanlar ve zeytinliklerin madencilik faaliyetlerine açılmasının önünü açmaktadır. Bu durum, tarımsal üretimin sürdürülebilirliğini ve gıda güvenliğini hatta güvencesini ciddi şekilde tehdit etmektedir. Tarımsal alanların madencilik faaliyetlerine tahsis edilmesi, toprağın verimliliğini yok edecek, toprağın ve suyun kirlenmesine sebep olacak, gıda üretim zincirini olumsuz etkileyecek ve halk sağlığını riske atacaktır.
Zeytin, Türkiye’nin tarımsal ve kültürel mirasının en önemli parçalarından biridir. Dünyada üretim açısından ikinci olduğumuz zeytinyağı ise hem iç pazarda hem ihracatta kritik bir üründür. Türkiye, dünya zeytinyağı üretiminde söz sahibiyken, zeytinliklerin madenciliğe açılması bu avantajı yok edebilir. Üretimdeki azalma, ithalata bağımlılığı artırarak döviz kuru baskısını ve zeytinyağı fiyatlarını yükseltecek, gıda enflasyonunu tetikleyecektir. Zeytinliklerin korunması, sadece tarımsal bir mesele değil, aynı zamanda ekonomik ve sosyal bir zorunluluktur.
2020 yılında “Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi”ne ilişkin yaptığımız değerlendirmede, gıda güvenliği ile ilgili düzenlemelerin, ilgili meslek odaları ve üniversitelerin katılımı olmadan hazırlanmasının eksiklik olduğunu vurgulamıştık. Benzer şekilde, mevcut torba yasa tasarısı da kapalı kapılar ardında, halktan, meslek örgütlerinden ve bilim insanlarından gizlenerek hazırlanmıştır. Bu süreç, bilimsel ve demokratik ilkelere aykırıdır ve gıda güvenliği/güvencesi gibi yaşamsal bir konuda karmaşık sorunlara yol açma potansiyeli taşımaktadır. Bu teklif, uzman meslek kuruluşlarının görüşlerini dışlayarak, halkın çıkarlarını değil, şirketlerin rant odaklı taleplerini öncelemektedir.
Teklif, Akbelen ve Yatağan gibi somut bölgeleri hedef alan “kişiye özel yasa” niteliği taşımakta, maden ve enerji şirketlerinin taleplerine göre şekillendirilmektedir. Bu durum, çevreye ve halkın geçim kaynaklarına zarar verirken, iklim değişikliğinin yarattığı krizi derinleştiren fosil yakıt bağımlılığını teşvik etmektedir. TMMOB Gıda Mühendisleri Odası olarak, tarım ve gıda üretiminin çevresel sürdürülebilirlikten ayrı düşünülemeyeceğini her fırsatta dile getirerek, doğanın talanına karşı mücadele ettik, etmeye de devam edeceğiz. Bu yasa, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası çevre sözleşmeleriyle çelişmekte ve toplumsal adaleti tehdit etmektedir.
Geçmişte torba yasalarla ilgili yaptığımız açıklamalarda, bu yöntemin kamuoyunun dikkatini dağıtarak, toplum yararına aykırı düzenlemelerin hızla yasalaştırılmasına olanak sağladığını da belirttik. Mevcut teklif de, çok sayıda ilgisiz konuyu bir araya getirerek, gıda güvenliği, gıda güvencesini, tarım ve çevre gibi hayati meselelerin yeterince tartışılmasını engellemektedir. Bu yaklaşım, halkın bilgilendirilme hakkını ve demokratik katılımı zedelemektedir.
Bu torba yasa teklifinin derhal geri çekilmesini ve aşağıdaki taleplerimizin yerine getirilmesini kamuoyu adına talep ediyoruz:
- Gıda güvenliği, gıda güvencesi, tarım ve çevre gibi hayati konularda yapılacak yasal düzenlemeler, ilgili meslek odaları, bilim insanları, çiftçi örgütleri ve halkın katılımıyla şeffaf bir şekilde hazırlanmalıdır.
- Tarım arazileri, meralar, zeytinlikler ve ormanlar sermayeden korunmalı, halkın mirası olarak kalmalıdır.
- Meslek odalarının bilimsel ve teknik denetim yetkileri kısıtlanmamalı, aksine, güçlendirilmelidir.
- Kamu yararı ve toplumsal fayda gözeten, bilimsel ve çevre dostu politikalar benimsenmelidir.
- Yasal düzenlemeler, şirketlerin çıkarlarını değil, halkın ve doğanın çıkarlarını önceliklendirmelidir.
TMMOB Gıda Mühendisleri Odası olarak, bilimin, tekniğin ve kamu yararının rehberliğinde, halkımızın sağlıklı ve güvenilir gıdaya erişim hakkını ve doğamızı savunmaya devam edeceğiz. Tarım ve Orman Bakanı Sayın İbrahim Yumaklı’yı görevini yerine getirmeye, tüm milletvekillerini, yaratacağı geri dönüşü olmayan zararları göz önünde bulundurarak, bu talan ve gasp yasasını geri çekmeye ve toplumun sesine kulak vermeye çağırıyoruz. Emeğimiz, mesleğimiz ve ülkemiz için mücadeleyi kararlılıkla sürdürmeye devam edeceğiz!
TMMOB Gıda Mühendisleri Odası