ZEYTİNLİKLERLE İLGİLİ BASIN AÇIKLAMASI

GIDAYA ERİŞİMİN BAŞLICA KOŞULU TARIM ALANLARI
SERMAYEYE PEŞKEŞ ÇEKİLMESİN
TALAN YASASI DERHAL GERİ ÇEKİLSİN!
24 Haziran 2025
13 Haziran 2025 tarihinde TBMM’ye sunulan ve 19 Haziran 2025 tarihinde Sanayi Komisyonu’ndan geçirilen “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”ni büyük bir kaygıyla izlemekteyiz. “Süper izin yasası” olarak anılan bu teklif, tarım arazilerini, meraları, zeytinlikleri ve ormanları sermayenin talanına açarak Türkiye’nin doğal ve tarımsal zenginliklerini yok etmenin önünü açacaktır. Bu yasa, yalnızca bir torba yasa değil, doğayı, tarımı, gıda güvenliğini, gıda güvencesini, halk sağlığını ve mesleki deneyimi hiçe sayan bir talan ve gasp düzenlemesidir.
Tarım arazileri, meralar, zeytinlikler ve ormanlar, Türkiye’nin değerli varlıklarıdır. Bu alanlar, gıda güvenliğinin ve güvencesinin temeli, biyoçeşitliliğin koruyucusu, iklim dengesinin sağlayıcısı ve kırsal yaşamın dayanağıdır. Madencilik gibi kısa vadeli rant projelerine kurban edilmeleri, geri dönüşü olmayan çevresel ve toplumsal yıkımlara yol açacaktır. Bu değerler, halkın ortak mirasıdır ve gelecek nesillerin yaşam hakkı için korunmalıdır.
Söz konusu yasa teklifi, tarımsal üretimin sürdürülebilirliğini ve dolayısıyla gıda güvencesini ciddi şekilde tehdit etmektedir. Tarımsal alanların madencilik faaliyetlerine tahsis edilmesi, toprağın verimliliğini yok edecek, toprağın ve suyun kirlenmesine sebep olacak, gıda üretim zincirini olumsuz etkileyecek ve halk sağlığını riske atacaktır.
Zeytin, Türkiye’nin tarımsal ve kültürel mirasının en önemli ürünlerinden biridir. Dünyada üretim açısından ikinci olduğumuz zeytinyağı ise hem iç pazarda hem ihracatta kritik bir üründür. Türkiye, dünya zeytinyağı üretiminde söz sahibiyken, zeytinliklerin madenciliğe açılması bu avantajı yok edebilir. Zeytinliklerin korunması, sadece tarımsal bir mesele değil, aynı zamanda ekonomik ve sosyal bir zorunluluktur.
Türkiye'nin 41 ilinde ve 270 ilçesinde zeytin üretimi yapılmaktadır. Üretimin %53’ü Ege'de, %18’i Marmara'da, %23’ü Akdeniz'de, %6’sı Güneydoğu Anadolu'da ve %0,2’si de Karadeniz Bölgesi'nde gerçekleştirilmektedir.
Zeytin ağacında periyodisiteden dolayı zeytin üretimi yıllara göre dalgalanmalar gösterse de, dane zeytin üretimi zeytin alanlarındaki artışa paralel olarak artış eğilimindedir. 2023 yılında 1,5 milyon ton rekolte gerçekleşmiştir.
Zeytinin periyodisitesi nedeniyle hammadde temininde sıkıntı yaşayan zeytinyağı fabrikalarında kapasite kullanım oranları ortalama %40-50 seviyelerindedir. Aydın, Muğla ve İzmir illeri Türkiye zeytinyağı üretiminin yarısını gerçekleştirmektedir. Zeytinyağı üretim sezonunda 425 bin ton üretim gerçekleşmiştir.
Zeytinyağı ihracatının uzun dönemde yıllara göre dalgalanma göstermesiyle birlikte artış eğiliminde olduğunu söyleyebiliriz. 2022/23 pazarlama sezonunda yapılan 181 bin ton ihracatın %69’u saf zeytinyağı ve %31’i diğer (rafine ve riviera) zeytinyağı olarak gerçekleşmiştir.
2020 yılında “Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi”ne ilişkin yaptığımız değerlendirmede, gıda güvenliği ile ilgili düzenlemelerin, ilgili meslek odaları ve üniversitelerin katılımı olmadan hazırlanmasının eksiklik olduğunu vurgulamıştık. Ancak mevcut torba yasa tasarısı da kapalı kapılar ardında, halktan, meslek örgütlerinden ve bilim insanlarından gizlenerek hazırlanmıştır. Bu süreç, bilimsel ve demokratik ilkelere aykırıdır ve gıda güvenliği/güvencesi gibi yaşamsal bir konuda karmaşık sorunlara yol açma potansiyeli taşımaktadır. Bu teklif, uzman meslek kuruluşlarının görüşlerini dışlayarak, halkın çıkarlarını değil, şirketlerin rant odaklı taleplerini öncelemektedir.
Teklif, Akbelen ve Yatağan gibi somut bölgeleri hedef alan “kişiye özel yasa” niteliği taşımakta, maden ve enerji şirketlerinin taleplerine göre şekillendirilmektedir. Bu durum, çevreye ve halkın geçim kaynaklarına zarar verirken, iklim değişikliğinin yarattığı krizi derinleştiren fosil yakıt bağımlılığını teşvik etmektedir. Bu yasa, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası çevre sözleşmeleriyle çelişmekte ve toplumsal adaleti tehdit etmektedir.
Çok sayıda ilgisiz konuyu bir araya getirerek, toplum yararına aykırı düzenlemelerin hızla yasalaştırılmasına olanak sağlayan “Torba Yasa” yönteminin yanlışlığını daha önceki açıklamalarımızda da vurgulamışken aynı yöntemin gıda güvenliği, gıda güvencesini, tarım ve çevre gibi hayati meselelerde gündeme gelmesi kabul etmiyoruz. Bu yaklaşım, halkın bilgilenme hakkını ve demokratik katılımını engellemektedir.
Sonuç olarak; Bu torba yasa teklifinin derhal geri çekilmesini ve aşağıdaki taleplerimizin yerine getirilmesini kamuoyu adına bekliyoruz.
- Gıda güvenliği, gıda güvencesi, tarım ve çevre gibi hayati konularda yapılacak yasal düzenlemeler, ilgili meslek odaları, bilim insanları, çiftçi örgütleri ve halkın katılımıyla şeffaf bir şekilde hazırlanmalıdır.
- Tarım arazileri, meralar, zeytinlikler ve ormanlar halkın mirası olarak kalmalıdır.
- Meslek odalarının bilimsel ve teknik denetim yetkileri kısıtlanmamalı, güçlendirilmelidir.
- Kamu yararı ve toplumsal fayda gözeten, bilimsel ve çevre dostu politikalar benimsenmeli, yasalar şirketlerin çıkarlarını değil, halkın ve doğanın çıkarlarını gözetmelidir.
Tüm milletvekillerini, yaratacağı geri dönüşü olmayan zararları göz önünde bulundurarak, bu talan yasasını geri çekmeye ve toplumun sesine kulak vermeye çağırıyoruz.
Emeğimiz, mesleğimiz ve ülkemiz için mücadeleyi kararlılıkla sürdürmeye devam edeceğiz.
Şehmus ALPARSLAN Ahencan TAYAKISI
TMMOB Gıda Mühendisleri Odası TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası
Adana Şube Yön.Kur.Bşk. Adana Şube Yön.Kur.Bşk.
Okunma Sayısı: 65